
(Görsel kaynağı: https://www.ivwatch.com/2020/11/10/the-history-of-iv-therapy/)
Soğan sapından plastik tüplere: kateterlerin gelişimi
Yazar: Dr. Civan Avcı
Hepimiz hayatımızın bir noktasında mutlaka serum yemiş veya kan alışverişinde bulunmuşuzdur. Bir hemşire gelir, damarımızı bulur ve oraya bir iğne batırarak bir sıvı enjekte eder veya oradan kan alır. Bunlar herhangi bir poliklinikte başımıza gelebilecek standart uygulamalardır. Fakat günümüzde basit gibi görünen bu uygulamaların çetrefilli bir geçmişi vardır. Kateter Yunancada “indirmek” ya da “düşürmek” gibi anlamlara gelir.
Günümüz tıbbındaysa kateterleri genel olarak vücudun içine sokularak sıvı yönetimi (tahliyesi veya enjeksiyonu) için kullanılan, içinden sıvı geçen medikal aparatlar veya küçük hortumlar olarak nitelendirebiliriz. Bir hastaya kateterle yapılan uygulamaya, Fransızca bir kelime olan “kateterizasyon” denir. Tıpta, amacına ve uygulamasına göre farklı kateterizasyonlar vardır. Bunlar damar yolu (venöz, intravenöz), port, infüzyon, anjiyoplasti, drenaj, üriner kateterizasyonları ve daha fazlası şeklinde örneklendirilebilir.
Önce bitkiler
Tarihte kateterizasyonun bilinen ilk örneği, üriner kateterizasyondur. Bir sebepten mesanesini boşaltamayan hastalara, üretralarından ilkel bir kateterle müdahale edilip, gerekli tahliye sağlanmıştır. M. Ö. 3000 yıllarına dayanan bulgulara göre Mısırlılar, Çinler ve daha sonra Romalılar kateter olarak hortum gibi kullanılabilecek bitkilerden faydalanmışlardır. Bunlar sazlıklar, kıvrılmış palmiye yaprakları, soğan sapları vs. şeklinde olmuştur.
Gümüşe geçiş
Daha sonraları metal işçiliğinin gelişmesiyle 11. yüzyılda gümüşten yapılma kateterler üretilmiştir. Yumuşak, eğilip bükülebilir ve kolay paslanmayan bir metal olması gümüşün tercih edilmesindeki sebeptir. Üstelik gümüşle yapılan kateterizasyonlarda daha üstün bir tedavi uygulandığı saptanmıştır. Bunun sebebi gümüşün antibakteriyel özelliği olabilir, her ne kadar bu konu o dönemlerde bilinmiyor olsa da! Mikrobiyoloji, enfeksiyon, sanitasyon, sterilizasyon… Sonuçta bunlar hep 19. yüzyılda gelişmiş kavramlardır.

19. yüzyıla ait gümüşten yapılma bir kateter seti, şimdilerde antika olarak açık artırmada satılıyor.
(Görsel kaynağı: https://www.flintsauctions.com/)
Esnemeyen gümüş bir çubuktan ibaret olan ilk kateterler, Benjamin Franklin’le (evet, ABD’nin kurucusu ve 100 dolarlık banknotun üstünde resmi olan adamla) birlikte, esnek bir yapı kazanmıştır. Kardeşinin böbrek taşı sıkıntısına bir çözüm olarak, gümüş ustasına özel bir dizayn sunmuş ve usta yaptığı gümüşten yayın ara boşluklarını parafinle kaplayarak bükülebilen bir kateter meydana getirmiştir. Esneklik kateterler için elzemdir çünkü insanın içine sokulan bu hortumların insan dokusuna zarar vermemesi gerekir. Bu konuda çözüm yine bitkilerden gelmiştir.
“Ağlayan ağaç”
Amerika’nın yerli halklarından biri olan Qechua halkı binlerce yıldır bazı ağaçlardan elde ettikleri beyaz bir sıvıyı işleyip, katılaştırıp, bununla elastik ve su geçirmez malzemeler üretmektedir. Amerika’nın keşfiyle bu teknoloji Avrupa’ya geçmiş ve Avrupalılar Qechua dilinde “ağlayan ağaç” anlamına gelen kauçuk malzemesiyle tanışmışlardır. Esnek ve şekillendirilebilir bir malzeme olarak kauçuk, kateter yapımı için idealdir. Ne var ki 19. yüzyılda ham kauçuktan yapılan kateterler, ısıyı gördüklerinde yumuşamakta, dağılmakta ve dokunun için parçalar bırakmaktadır. Mükemmel kateterlerin üretimi için insanoğlu önce vulkanize kauçuğun, sonra da plastiklerin icat edilmesini bekleyecektir.
Vulkanize kauçuk, 1839 yılında Amerikan kimyager Charles Goodyear tarafından bir tesadüf eseri bulunmuştur. Rivayete göre Goodyear doğal kauçuğu bir tavada ısıtırken, tavaya bir miktar sülfür düşürmüştür. Normalde ısının etkisiyle yapışkan bir macuna dönmesi gereken kauçuk, gittikçe kararıp sertleşmeye başlamıştır. Heyecana kapılan Goodyear, günümüzün araba lastiklerine benzeyen, mukavemeti yüksek ve yapışkan olmayan vulkanize kauçuğunu elde etmiş ve birkaç yıl sonra bu ürününü mükemmel hale getirerek patentini almıştır. Kateterler için harika bir malzeme olan vulkanize kauçuk, 19. yüzyılın sonlarına doğru tıbbi kullanımlarda yerini almıştır.
…ve endüstri!
Daha sonra 20. yüzyıl, bizim plastikler olarak bildiğimiz, petrol bazlı sentetik polimerlerin yüzyılı olmuştur. Polistiren, polietilen, polikarbonat, PVC derken, polimerlerin icadı zincirleme gelişmiş, ve plastikler hayatımızın her köşesine olduğu gibi, tıbba da girmiştir. Ekseriyetle şeffaf olmaları (sıvı geçişlerinin görülebilmesi), istenilen şekilde ve boyutlarda üretilebilmeleri, esnek ve hafif olmaları, sıvılarla reaksiyona girmemeleri plastikleri kateter üretimi için harika bir seçim yapmıştır. Üstelik üretimleri son derece ucuz olan bu malzemeler, tek kullanımlık uygulamalar için de çok uygun olmuştur. Günümüzde her biri uygulamasına göre ayrı ayrı polimerlerden yapılmış sınırsız çeşitte kateterler, borular, hortumlar vardır. Bu aparatlar sayesinde tıp da hızlı bir gelişim göstermiştir. Kateterler sayesinde ameliyatlarda tahliye edilmesi gereken sıvılar ve gazlar çok daha kolay yönetilir hale gelmiştir. Tek kullanımlık olan bu malzemeler enfeksiyon riskini çok düşmüştür. Malzeme teknolojisinin gelişmesinin, tıbbın gelişime olan katkısına mükemmel bir örnektir kateterler.

Modern kateterler
(Görsel kaynağı: Pharmamed malzeme envanteri)
Kaynaklar
– Johan J. Mattelaer, M.S. Rahnama’i, Urinary catheters and urinals throughout history, Continence Reports, Volume 11, 2024, 100053
– A. M. Rivera, K. W. Strauss, A. VA N Zundert and E. Mortier, The history of peripheral intravenous catheters : How little plastic tubes revolutionized medicine., Acta Anaesth. Belg., 2005, 56, 271-282)
– https://www.urotoday.com/urinary-catheters-home/history-of-urinary-catheters.html
– https://www.180medical.com/blog/the-history-of-catheters/
– https://fi.edu/en/science-and-education/benjamin-franklin/inventions